24 Mayıs 2015 Pazar

19 Mayıs Paneli

Konu: Özgürlük ve gençlik kavramları
Hazırlayan: Elif Gündoğan

İnsanlık kadar eski bir kavram olan özgürlüğü tanımlamak pek kolay değildir. Her dönemin filozofları, siyasetçileri, milletleri özgürlüğe farklı anlamlar yüklemiştir. 
Genel olarak özgürlük,  birinin engellenmeden ya da sınırlandırılmadan istediğini seçebilmesi ve yapabilmesi durumudur. Ancak bu tanım pek de gerçeği yansıtmaz. Çünkü herkesin aynı anda sınırsız bir şekilde serbest olması mümkün değildir. Bu yüzden günümüzde daha çok kabul edilen ve yasalarla güvence altına alınan özgürlük bu kadar kapsamlı değildir. Bir insanın özgürlüğü, başka bir insanın özgürlüğünün başladığı yerde biter. Yani insan istediğini yapabilir, ancak başkalarının da hakları olduğunu unutmamalıdır.
Sonuçta özgürlük, irade ve seçim kavramlarıyla doğrudan bağlantılıdır. Bu yüzden de gençler için oldukça önemlidir. Çünkü gençlik; kişinin  kendini tanıdığı, önemli seçimler yapmaya başladığı, yavaş yavaş ailesinden ve toplumdan ayrışarak birey olduğunu kavradığı dönemdir.
            Gençlerin ifade özgürlüğü konusunda yetişkinlerden daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanlar gençlerin söylediklerine biraz daha hoşgörüyle yaklaşır. Sonuçta yeniyetmeyiz, heyecanlıyız, kanımız deli. Aykırı şeyler düşünmemiz şaşırtmaz insanları, hatta normal kabul edilir. Yetişkinler kadar dikkate alınmayız ama onlardan daha çok şey söyleyebiliriz. Bir de sosyal medya var tabi. Teknolojiyle olan sıkı bağımız sayesinde düşüncelerimizi gerçek dünya dışında sanal dünyada da ifade edebiliyoruz. Üstelik sadece çevremizdeki insanlara değil, bütün dünyaya. Bu yüzden de bu hakkın sebepsiz yere elden alınması, sansür ve yasaklar biz gençleri kızdırıyor.
Ülkemizde yasalar birçok özgürlüğü güvence altına alıyor. Ancak ne yazık ki bu özgürlüklerin çoğu günlük hayata yansımıyor. Çünkü gençlerin özgürlüğünü kısıtlayan en önemli şeylerden biri toplumun ta kendisi. Birçok gencin hangi mesleği seçeceğine, nasıl davranacağına hatta ne giyeceğine toplumun yazılı olmayan kuralları karar veriyor. Üstelik özgürlüklerin sınırı cinsiyete göre çiziliyor. Genellikle kızların aleyhine olan bu düzen o kadar yerleşmiş ki garipsenmiyor bile. İki cinsiyete yakıştırılan bazı özellikler var ve bunun dışına çıkmak pek tasvip edilmiyor. Örneğin bir kız futbol oynamak isteyince anormal karşılanıyor. Çünkü futbol oynamak erkeklere mal olmuş bir kere. Ya da bir erkek bale yapmak istese hemen kaşlar çatılıyor. Çünkü bale yapmak feminen görülen bir sanat dalı. 
Toplum gençler üzerinde baskı oluşturuyor. Ama bence özgürlüğün toplumdan daha büyük bir düşmanı var: Öğrenciyi kölesi haline getirmeye çalışan eğitim sistemi. Tüm öğretim hayatımız boyunca bir sınavdan ötekine koşuyoruz. Okuldan arta kalan her dakikamız dershaneler, özel dersler, etütlerle dolduruluyor. Ailemiz ve öğretmenlerimiz tarafından sürekli ders çalışmaya teşvik ediliyoruz. Peki, bütün bunların amacı ne? Okulunda başarılı olmak, üniversite sınavından iyi bir not almak ve mümkünse iş garantisi olan bir meslek sahibi olmak. Oysa her genç bu standardı tutturabilse milyonlarca işsiz doktorumuz olurdu ve aç kalırdık. Çünkü bu ülkenin çiftçilere de ihtiyacı var. Sanatçılara, mühendislere, bilim adamlarına, sporculara da. Neden herkes aynı kalıba sokulmaya çalışılıyor? Oysa herkesin farklı yetenekleri, farklı ilgi alanları var. Gençlere bu yetenekleri keşfetmek ve geliştirmek için şans tanınırsa bundan hem gençler, hem devlet kazançlı çıkacaktır.

Gençler olarak özgürlükle yeni tanışıyoruz. Özgürlüğümüzün niteliklerini ve sınırlarını ancak deneyerek, yaşayarak öğrenebiliriz. Bu da siyasal, sosyal, düşünsel anlamda özgür bir toplumda mümkündür. Bu sayede ayakları yere basan, ne istediğini bilen, sağlam karakterli bireyler olarak yetişebiliriz.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder