Konu:
Özgürlük ve gençlik kavramları
Hazırlayan:
Elif Gündoğan
İnsanlık
kadar eski bir kavram olan özgürlüğü tanımlamak pek kolay değildir. Her dönemin
filozofları, siyasetçileri, milletleri özgürlüğe farklı anlamlar
yüklemiştir.
Genel
olarak özgürlük, birinin engellenmeden ya da sınırlandırılmadan
istediğini seçebilmesi ve yapabilmesi durumudur. Ancak bu tanım pek de gerçeği
yansıtmaz. Çünkü herkesin aynı anda sınırsız bir şekilde serbest olması mümkün
değildir. Bu yüzden günümüzde daha çok kabul edilen ve yasalarla güvence altına
alınan özgürlük bu kadar kapsamlı değildir. Bir insanın özgürlüğü, başka bir
insanın özgürlüğünün başladığı yerde biter. Yani insan istediğini yapabilir,
ancak başkalarının da hakları olduğunu unutmamalıdır.
Sonuçta
özgürlük, irade ve seçim kavramlarıyla doğrudan bağlantılıdır. Bu yüzden de
gençler için oldukça önemlidir. Çünkü gençlik; kişinin kendini tanıdığı,
önemli seçimler yapmaya başladığı, yavaş yavaş ailesinden ve toplumdan
ayrışarak birey olduğunu kavradığı dönemdir.
Gençlerin ifade özgürlüğü konusunda
yetişkinlerden daha şanslı olduğunu düşünüyorum. Çünkü insanlar gençlerin
söylediklerine biraz daha hoşgörüyle yaklaşır. Sonuçta yeniyetmeyiz,
heyecanlıyız, kanımız deli. Aykırı şeyler düşünmemiz şaşırtmaz insanları, hatta
normal kabul edilir. Yetişkinler kadar dikkate alınmayız ama onlardan daha çok
şey söyleyebiliriz. Bir de sosyal medya var tabi. Teknolojiyle olan sıkı
bağımız sayesinde düşüncelerimizi gerçek dünya dışında sanal dünyada da ifade
edebiliyoruz. Üstelik sadece çevremizdeki insanlara değil, bütün dünyaya. Bu
yüzden de bu hakkın sebepsiz yere elden alınması, sansür ve yasaklar biz gençleri
kızdırıyor.
Ülkemizde
yasalar birçok özgürlüğü güvence altına alıyor. Ancak ne yazık ki bu
özgürlüklerin çoğu günlük hayata yansımıyor. Çünkü gençlerin özgürlüğünü
kısıtlayan en önemli şeylerden biri toplumun ta kendisi. Birçok gencin hangi
mesleği seçeceğine, nasıl davranacağına hatta ne giyeceğine toplumun yazılı
olmayan kuralları karar veriyor. Üstelik özgürlüklerin sınırı cinsiyete göre
çiziliyor. Genellikle kızların aleyhine olan bu düzen o kadar yerleşmiş ki
garipsenmiyor bile. İki cinsiyete yakıştırılan bazı özellikler var ve bunun
dışına çıkmak pek tasvip edilmiyor. Örneğin bir kız futbol oynamak isteyince anormal
karşılanıyor. Çünkü futbol oynamak erkeklere mal olmuş bir kere. Ya da bir
erkek bale yapmak istese hemen kaşlar çatılıyor. Çünkü bale yapmak feminen
görülen bir sanat dalı.
Toplum
gençler üzerinde baskı oluşturuyor. Ama bence özgürlüğün toplumdan daha büyük
bir düşmanı var: Öğrenciyi kölesi haline getirmeye çalışan eğitim sistemi. Tüm
öğretim hayatımız boyunca bir sınavdan ötekine koşuyoruz. Okuldan arta kalan
her dakikamız dershaneler, özel dersler, etütlerle dolduruluyor. Ailemiz ve
öğretmenlerimiz tarafından sürekli ders çalışmaya teşvik ediliyoruz. Peki,
bütün bunların amacı ne? Okulunda başarılı olmak, üniversite sınavından iyi bir
not almak ve mümkünse iş garantisi olan bir meslek sahibi olmak. Oysa her genç
bu standardı tutturabilse milyonlarca işsiz doktorumuz olurdu ve aç kalırdık.
Çünkü bu ülkenin çiftçilere de ihtiyacı var. Sanatçılara, mühendislere, bilim
adamlarına, sporculara da. Neden herkes aynı kalıba sokulmaya çalışılıyor? Oysa
herkesin farklı yetenekleri, farklı ilgi alanları var. Gençlere bu yetenekleri
keşfetmek ve geliştirmek için şans tanınırsa bundan hem gençler, hem devlet
kazançlı çıkacaktır.
Gençler
olarak özgürlükle yeni tanışıyoruz. Özgürlüğümüzün niteliklerini ve sınırlarını
ancak deneyerek, yaşayarak öğrenebiliriz. Bu da siyasal, sosyal, düşünsel
anlamda özgür bir toplumda mümkündür. Bu sayede ayakları yere basan, ne
istediğini bilen, sağlam karakterli bireyler olarak yetişebiliriz.
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder